Ütopya, aslında olmayan, tasarlanmış olan ideal toplum ve devlet şekli
anlamı taşır. Ütopyalar, ideal düzen arayışlarının tasarlanmış tipik
örnekleridir. Ütopyalar üzerine görüşler iki biçimde ortaya çıkmıştır.
Bir kısmı özendirici, istenen nitelikte, diğer bir kısmı ise korkutucu,
ürkütücü ütopyalardır.
İstenen (Özendirici nitelikte) Ütopyalar
Bu tür ütopyalar, ideal bir toplum ve devlet tasarımlarıdır. Bu özellikteki ütopyaların en önemlileri şunlardır:
Platon�un Ütopyası
Platon, "Devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını
belirtmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar
(işçiler, çiftçiler, zanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler.
İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını
karşılar. Bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı
devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir.
Bu toplumda her sınıfın bir erdemi vardır. İşçi sınıfının erdemi
kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi
ise bilgeliktir.
Platon�un açtığı bu ütopik devlet anlayışı yolu, gelecekte hem doğu hem
de batı felsefelerinde temsilciler bulmuştur. Doğu felsefesinde böyle
ütopik bir devlet anlayışını Fârâbî�de görmekteyiz.
Fârâbî�nin Ütopyası
Platon�dan etkilenen Fârâbî, "Medinet�ül Fâzıla" (Erdemli Şehir) adlı
esrinde böyle ütopik bir devlet tasarlamıştır. Ona göre, insanlar
yardımlaşarak bir arada yaşamalıdır. Sağlıklı bir organizmada bütün
organlar nasıl uyumlu bir şekilde çalışıyorsa, toplum da böyle
olmalıdır.
Kötü insanlar toplumdan çıkarılmalıdır. Erdemli şehirde gerçeklikler,
doğruluklar, iyilik ve güzellikler birleşirler. Bunu sağlayan bu şehrin
yöneticisidir. Yönetici, peygamber ile filozofun erdemlerini kendinde
toplayan kişidir ve bu özeliklerini topluma yayarak devleti yönetir.
Bireylerin de yöneticinin bilgilerine katılmasıyla mutlu bir şehir
doğar.
Thomas Morus�un Ütopyası
Roman tarzında yazdığı "Ütopya Adası" adlı eserinde ütopik bir devlet
tasarımı ortaya koyar. Bu devlette özel mülkiyet yoktur ve yasaktır.
Herkes devlet adına üretir. Para geçerli değildir. Üretilenlerden
herkes ihtiyacı kadar alır. Bireyler günde altı saat çalışır, geri
kalan zamanlarını sanat ve bilimle uğraşarak geçirirler. Yöneticiler,
tıpkı Platon�un ideal devletinde olduğu gibi, çok sıkı bir eğitimle
yetiştirilir.
Tommaso Campanella�nın Ütopyası
Güneş Devleti adlı eserinde ütopik bir devlet yasarımı yaparken, o da
Platon�un etkisi altında kalır. Güneş kentte her şey ortaktır. Aile
yoktur. Eşlerin seçimi yönetimce yapılır. Kent bir rahip tarafından
adilce yönetilir. Herkes dört saat çalışır. Geri kalan zamanda sanat,
eğlence, okuma, beden ve ruhları eğitme gibi zevk veren işlere ayrılır.
Yöneticinin yetkisi mutlaktır. Adları "Güç", "Akıl", " Sevgi" anlamına
gelen üç yardımcısı vardır.
Francis Bacon�un Ütopyası
Yeni Atlantis adlı eserinde ütopik devletini tanıtır. "Ben Salen" adlı
adada sağlam bir ahlâk anlayışı egemendir. Özel bir örgüt, halkın bu
yüksek bilgi ve kültürünü planlar ve yürütür. Buna göre "Yeni Atlantis"
bir bilgi devleti olarak tasarlanmıştır.
Korkutucu Nitelikte Ütopyalar
Günümüzde de ütopyalar yazılmaktadır. Ancak, bunların ortak bir
niteliği vardır, o da toplumları gelecekte bekleyen tehlikeleri
göstermektir. Bu tehlike, bir yandan makineleşen bir toplumda insanın
duygu, düşünce ve değer sistemleri ile yok olup gitmesidir. Öte yandan,
insan özgürlüklerinin, demokratik hakların kurulacak bir despotik
devlet tarafından yok edilmesidir. Bu ütopyalar, insanları, bu türden
tehlikeler için önceden uyarmaktadır.
Huxley�in Ütopyası
Yeni Dünya adlı eseri bir bilim-kurgu özelliği taşır. "Yeni Dünya" da
teknoloji çok gelişmiştir. İnsanlar suni yoldan üremektedir. Evlilik
yoktur. İnsanlar çalışır ve eğlenirler. Hastalanma ve yaşlanma yoktur.
Geçmiş, tüm değerleriyle yok edildiği için, geçmişi düşünme ve özlem
duyma yoktur. Bu ütopya, doğal yaşamdan kopmayı dile getirme açısından
geleceğe ilişkin bir korku ütopyasıdır.
G. Orwel�ın Ütopyası
Orwel, "1984" adlı eserinde despotizmin (zorbalık) egemen olduğu bir
dünyayı tasvir eder. Bu ütopyaya göre, dünya eşit güce sahip üç bloka
ayrılmıştır. Yönetenler tek egemen güçtür. İnsanlar yöneticilerin
korkusu ile sinmiş, özgürlükler kaldırılmış, ahlâki ve insani duygular
yok edilmiş, düşünme ve düşündüğünü söyleme yasaklanmış, yaşam tüm
güzelliklerini yitirmiştir. Hiç kimse birbirine güvenememektedir. Çoğu
kişiler casustur. En yakınlarını yönetime gammazlama bir ödev haline
getirilmiştir. Bireylerin kişilikleri tamamen silinmiştir.
Orwel bu eserinde, gelecek üzerine korkularını dile getirmiştir.
İnsanları, modern dünyayı etkileyebilecek sorunlar üzerinde düşünmeye
yöneltmek istemiştir.