Formun Dogru Adresi.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Formun Dogru Adresi.

Forumun Tek ve Dogru Adresi Askbahcesi.Forumh.Net
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 İhanet

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
BabyFace
Admin
Admin
BabyFace


Mesaj Sayısı : 784
Kayıt tarihi : 01/01/08
Nerden : Askbahcesinden..

İhanet Empty
MesajKonu: İhanet   İhanet EmptyPerş. Ocak 17, 2008 9:45 am

İhanet


Pelin, gecenin yalnızlığına her zamanki gibi arkadaş oldu. Çocuğunu uyutup ancak ev işlerine başladı. Günden güne her gün yaptığı işlerden oldukça sıkılıyordu. Hayatını rutinlikten çıkaramaması kadınsı duygularını da körüklüyordu. Kocasının ilgisizliği dayanılmaz bir acıydı. Bir üçgen içindeki boşlukta ne yapacağını bilemeden dolaşıp durmasına anlam veremedi. Kısır döngünün bir ucu, şimdiki anı yakaladığı ev, yarın ise iş, ve hafta sonları da annesiydi. ‘Yaşam, bu üçgen üstündeki çizgiden ayrılmadan yaşamak mıdır?’ Sorusuna yanıt bulamadan oğlunun odasına geçti. Yere düşen yorganı tekrar oğlu ile buluşturdu. Gecenin yarısına direndi.’ Nasıl olsa ev işlerimi bitirdim, benim de hakkım değil mi?” diyerek bilgisayarın başına geçti. Açılışını, zor da olsa yaptı. Önce, kağıt falında, geleceği ile kumar oynamayı yeğledi. Falı bir türlü sonuçlandıramamanın sıkıntısı regl dönemiyle birleştiğinde, hıncını sigarasından çıkardı. Sohbet odasında dolaşmayı arzuladı. Tuşlara ürkek basıp bekledi. “ Merhaba “ sözcüğünü yazıp, yanıt bekledi. Gecenin ilerleyen saatlerindeki yolculuğu, bir akıntıya kürek sallarcasına gelişiyordu. Kendisini dinleyecek birisi olmasına sevindi. Beklenti içinde ekranına “ Merhaba “ sözcüğünün dökülmesi çok heyecanlandırmıştı. Tuşlar bir inip bir kalkıyordu.

“ Neden rumuzunuz ‘ yalnız kadın ?”

“ Yalnız olduğum için. Sizin ki neden “çaresiz”?

“ Hem de ne çaresizlik, onu daha sonra anlatırım. Çalışıyor musunuz? nelerden hoşlanırsınız? Peki neden ’yalnızlık’ anlatır mısın?”

“ Kamu kurumunda çalışıyorum. Hayatın hızlı temposundan, çocuğuma bakmak ve ev işlerinden kendime ayıracak zamanım olmuyor. Olsa bile, onu da kanepemde televizyon izleyerek ve uyuklayarak değerlendiriyorum. Eşimle aram iyi değil. Benden ve evinden uzaklaştı. Ben de yalnızlığımı, evde eşyalarımla paylaşıyorum. Peki sizin çaresizliğinizi öğrenebilir miyim ?”

“ Otuz yıllık güzel karımı, iş ortağıma nasıl kaptırdım biliyor musun? Karımı alan aşağılık adama yazıp da, gönderemediğimi öğrenmek ister misin?”

“ Bir saniye bekler misin? Sigaramı da yanıma alıp, seni dinleyeceğim.” Tuşlardan dökülen sözcükler, süzülen yaşlar gibi bilgisayarın ekranına ardınca düşmeye başladığında, Pelin’de gözyaşlarını tutamadı.

“ Ortağım veya halefim. Evet ortağım ve halefim diyorum, çünkü yıllarca genci yaşlısı, Türkü İtalyanı, İsviçrelisi, Müslüman’ı ve Hıristiyan’ı demeden, namus ve iffetlerini onlara teslim edebilen, utanma ve hayadan yoksun, onursuz ve gurursuz bir kadının nikahlı erkekleri ben ve sen olduk. Sen onu, acaba ne kadar tanıyorsun? Ama ben onu çok iyi tanıyorum.” Pelin, dayanamayıp,

“ İyi tanıyorsun da, bunca sene neden beraber oldun?”

“ ………….????? Neyse, o halefim olan hıyar adama neler yazdıklarımı dinler misin ?”

“ Çünkü,onunla acı, tatlı, iyi, kötü günah ve sevaplarıyla otuz küsur senemiz geçti. Birkaç yıl öncesiydi, bir gün telefonda; ‘ulan puşt!.. pezevenk!... o…pu çocuğu!... beni telefon ve mektupla rahatsız edersen senin ……….’ şeklinde, genelev kadınları ve sokak kadınlarının bile ağzına almayacağı, utanacağı bu tür küfür ve hakaretleri, kadınlığının yüz karası olan ve bana dişiliği ile dört-beş çocuk vermiş, otuz senelik karım, çocuklarının babasına bu biçimsiz küfürleri söylediyse, bunu senin vicdanına bırakıyorum.”

“ Öyleyse, böyle küfürbaz bir kadınla neden beraber olmaya devam ettin?”

“ …………?????? , sen nesin, kimsin veya nasıl bir insansın bilmiyorum, ama yaptıklarından seni tahmin edebiliyorum. Sen, beş tane boyunca yavruları olan ellisine adımını atmış, evli bir kadını önce orospu kardeşini öne sürüp, kandırarak aklını çelip, kocasından soğuttun. Sonrada şeytan gibi, dost ve arkadaş ayakları ile sokulan, onu baştan çıkartan, adice kullanan, yıllar önceki bir günahtan sonra ettiği tövbe ve yemini bozdurup, eşinden ve en önemlisi de yavrularından kopartıp, yuvasını parçalayan çok adi bir o…pu çocuğu olduğundur. Belki daha böyle kim bilir ne adi marifetlerin vardır.” Pelin’in gecenin ilerleyen sessizliğinde gözleri de küçülmeye başlamıştı.

“Yaşadıklarınız gerçekten çok ilginç. Uykum geldi. Yarın görüşsek ve şimdilik iyi geceler dilesem.”



Şehirlerarası telefon görüşmelerinin yapıldığı servis, idare binasının en üst katıydı. Geniş salonda, bayan memurların giydiği pembe önlükler en az bin kişinin üstünde alımlıydı. Geniş salonun içindeki sesler dişi kuşların cıvıltısını andırıyordu. Pelin uyku tutmayan ve yorgun vücudu ile masasına oturdu. Ahizeli kulaklığını taktığında, ilk şehirlerarası bağlantısı da hazırdı. Karşıdan gelen ses sinirliydi. ‘Hanımefendi sabahtan beri bekliyorum, küçük nüfuslu Manisa’yı bağlamak bu kadar mı zor.?’ aradan giren cırtlak ses, Toros Dağlarının ardından ulaşıyordu, ‘ Şimdi sizleri amirlerinize şikayet edeceğim. Oğlum askerde, onunla konuşmam için neler yapmam gerekir ki?’ Telefon hatları ve tellerinin karmaşıklığında bağlantılardaki, sorunlar, bağırmalar, para istemeler, ihtiraslar, ayrılıklar ve hayatın kendisi birbiriyle kaynaşıyordu. Sorunlar, öğlen yaklaştığında kulaklarında kemikleşiyordu. Biraz sonra paydos olacağını anladığında, yüreği ferahladı. Uykusuzluktan, çalışmanın nasıl sonuçlanacağını hayal bile edemeden, pembe önlüğünü dolabına astı. Yemekhaneye yöneldiğinde pırasa kokusu her yere sinmişti. Çatal, kaşık sesleri arasındaki dişi kuş sesleri susmak bilmiyordu. Pelin, dinlenme salonuna geçip, çayını yudumladı. Çevresindeki arkadaşlarının sohbetleriyle coşan kahkaha seslerine aldırış bile etmedi. Mavi gözlerindeki derinlik yine kaybolduğunda, kocası Murat’ ı düşündü. ‘Arkadaşlarımın kocaları da benimkine benzer mi?’ sorusuna arkadaşı,

“ Ne dedin sen, anlamadım?”

“ Hiiiç… öylesine konuştum işte.”

“ Bizim memlekette kendi kendine konuşana deli derler de.”

“ Yok bir şey, çoğu da benzemez ki?”

“ Kafayı mı sıyırdın kızım sen? Ne benzemesi?”

“ Anlamazsın sen, boşveeer…” Pelin, belki de, düşünülen şeylerin zamanla gerçeğe dönüşüyorsa, sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmem daha mantıklı olur felsefesiyle kocasını aklından çıkartıp, pembe önlüğünü tekrar giydi. Düğmeleri iliklemeye başladığında, her düğmenin kapanışında daralmaya başladığını bir kez daha derinden hissetti
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İhanet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Formun Dogru Adresi. :: İhanet Hikayeleri-
Buraya geçin: